DİĞER
"Kültürlü, iyi eğitim almış, Avrupa görmüş çok güzel bir kadının cinayet(ler) işleyebileceği düşüncesi karşısındaki şaşkınlık tefrikalarda uzun uzun tartışılırken romanda kısaca geçiştiriliverilir. Peki, biraz önce belirttiğim gibi, bu Selma’yı bir vampir romanının kahramanına çevirecek atmosferi yaratmakta etkili olduğu kadar, yazarını bir nebze ürkütmüş de olabilir mi? İntiharlardan bahis, seri cinayet işleyen bir kadın devri için fazla 'modern' kaçmış olabilir mi?"
"Muharrir 1932’de dünyanın halini bir ağaç mecazı üzerinden tahayyül etmektedir. Söz konusu olan, Sevgi Soysal’ın Yenişehir’de Bir Öğle Vakti’nde olduğu gibi bir ağacın yıkılışıyla bir düzenin çöküşü ve yeni imkânların filizlenişi değildir; 1918’den 1932’ye kadar olan süreçte dünya bir ağaç gibi silkelenmektedir ve kalıcı olan yıkım ve yaratımın birlikteliği değil, ağacın kendisi olacaktır."
Unutulanlar, Hiç Bilinmeyenler ve Bilinmek İstemeyenler vesilesiyle Erol Üyepazarcı ile yaptığımız söyleşinin ikinci bölümü: Popüler romanlar yazıldıkları dönemin aynası sayılabilir mi? Neden bazı eserler yazıldıkları dönemde çok popülerken zamanla tamamen unutulur? Uyarlama ile intihal birbirinden nasıl ayrılır? Popüler bir roman eleştirel olabilir mi? Yoksa “kanon” anlayışımızda bir yanlışlık mı var? Popüler edebiyatta kadın okurların ve kadın yazarların rolü…
Fatma’nın yanından ayrıldıktan sonra odasında soyunurken babasının söyledikleri aklına gelir. Babasına göre “bazı mendebur istisnalarıyla her kadın mubahtır”
Bu yıl, sadece Matmazel Noraliya’nın Koltuğu’nun yayımlanışının yetmişinci yılı değil, aynı zamanda Peyami Safa’nın doğumunun da yüz yirminci yılı ve yazarın külliyatının okura eksiksiz olarak ulaştırılması çabası da ilerliyor
Ferit mekân ve eşyaları değiştirerek, Matmazel Noraliya’nın koltuğunda geçirdiği birkaç dakikada metafizik bir gerçekliğe yaklaşır gibi olur. Ferit’in, bir uçtan diğerine yaşadığı bu salınım, dünya edebiyatında da örnekleri çok olan modernlik eleştirisi külliyatına Peyami Safa’nın katkısıdır
Kendi adıyla yazdığı dokuzuncu, takma adlarını hesaba katacak olursa kırk yedinci romanıdır söz konusu olan. Ve Peyami Safa, Noraliya'dan evvel roman adına layık hiçbir kitap yazmadığını söylemektedir
Romandaki tek hakikat, Ferit’in annesinin ölmüş, babasının Avrupa’ya kaçmış, kız kardeşinin veremle mücadele ediyor oluşu ve Ferit’in fakirliğidir
Yazarın bireyden, bireyin kendiliğinden ve özgürlüğünden yola çıkarak kurgulamayı tercih ettiği haliyle Ferit imandan (doğu) uzaklaştıkça psikanalizin (batı) ideal nesnesi/hastası haline gelir
Yazarın, önce Server Bedi adıyla ardından esas imzasıyla yayınlama kararı aldığı Havva'nın Üvey Kızları 90 yıl boyunca Latin Harflerine çevrilmemiş, gizli kalmış Safa romanlarından biri... Romandan bir bölüm ve gün yüzüne çıkma macerası K24 Evvel Zaman sayfalarında...
Nasılsa Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar ve büyük, derin Doğu’nun yazarı Necip Fazıl var. Safiye Erol, yerli ve millî olan dâhil, hiçbir çevreye uygun bulunmuyor...
Tuncay Birkan: Muharrirlerimiz esasen “kadın ve vatan aşkı” dairesine sıkışmış, hep küçük meselelerle uğraşan bir edebiyattan büyük, Fazıl Ahmet’in deyişiyle “engin” meseleleri olan bir edebiyata geçmeyi bekliyorlar
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık